
Bu haftaki pazar maceram tamarillo! Coktandir markette pazarda gordugum ama almaya bir turlu motive olamadigim bu egzotik kis meyvesini bu haftasonu evimize davet etmeye karar verdim. Gorunuste tipsiz bir domatese benzeyen bu meyve, icini acinca esas yuzunu gosteriyor. Iri siyah cekirdekleri passion fruit kivaminda (google translatora gore guzel turkcemizdeki carkifelek meyvesi, bilen varsa berigelsin). Eksimsi ama ayni zamanda tatlimsi, kekremsi ama ayni zamanda yumusak... etli kismina gelince ben diyim bal kabagi, siz deyin kavun, tarifi mumkunsuz bir karisim. Kiwiler bu meyveye agac domatesi diyolar, ben ne diyecegimi bilemedim...
Tamarillomu yerken koyumuzdeki şeftaliler olmuştur diye düşündüm. Benim tamarilloyla işim ne, tamarillo ne? ben kimin? ben şeftali yemek istiyorum gibi şeyler de dusundum sonra. Mutfaga gidip hemen bir mercimek çorbası yaptım.
Pazar gununun ikinci duygusal anina gelirsek; Buralarin antik kuntik, organik butik marketlerinde herhangi bir turk urunu gorunce sevinc cigliklari atip, havalara ucan bir ben var ortalikta. Yesem de yemesem de bir turk markasi gorunce refleks olarak hemen aliyorum. Hatta dukkan sahibinin bu urunleri benden baskasina satabildiginden supheliyim. Bu pazar yine bu marketlerden birinde gezinirken, raflardaki dizi dizi sucuklari gorunce tum yuzsuzlugumu takinip, satici kisiye sadece ikimizin duyacagi sesimle "pastirma da satiyo musunuz?" dedim. Satici kisi herkesin duyacagi sesiyle, "Turk musun?" dedi. Elimdeki sepete bakinca satici kisinin cokta zeki olmadigini hemen anladim. Dukkanin arka kismina gidip 200g'lik taze dogranmis pastirma dilimleriyle dondugunde, bende gozyaslarimi daha fazla tutamadim. Yasasin ithalat/ihracatta geldigimiz son nokta! Yasasin pastirmali yumurta!