Wednesday, September 2, 2015

Simdi okullu olduk!


 Hayat bilgisi dersinde hayvanlar konulu uniteyi islerken
Sekizinci ayimi da devirdim soylemesi ayip sevgili dostlar! Annemler beni mahalle mektebine yazdirali iki ay oluyor. Okul hayati cok kosturmacaliymis gercekten. Simdilik dersler genelde hep resim, beden, muzik seklinde geciyor ama yine de zor yetisiyorum tempoya. Ozellikle beden derslerinde cok  faal bir ogrenciyim. Butun gunu yoga denemeleriyle geciriyorum; "sun warrior", "downward facing dog" ve "happy baby pose" en basarili oldugum pozisyonlar.  Okulda bir de hergun veli toplantisi var...yok gunum nasil gecmis, ne yemisim, ne icmisim, ne kadar uyumusum, bir bir anlatiyorlar bizimkilere. Resim ve videolarla da gun be gun takipteyim. Ama ogretmenim Helen cok tatli kadin, her yaptigima guluyor, beni cok komik buluyor sanirim.


Resim dersindeki picasso calismalarim
Muzik dersinde ritm tutarken
Bahcede beden dersleri
 
Artik evde ozgurlugumu ilan ettim. Bir yerden bir yere gitmek icin tasima sistemine ihtiyacim kalmadi, istedigim yere kendim gidiyorum. Henuz geri viteste pek iyi degilim, birkac kez koltuk arasi, dolap kosesi gibi noktalarda sikistigim oldu ama annem surekli pesimde, bir turlu yalniz birakmiyor beni. Saklambac oyunu icin kilit noktalari simdiden not aliyorum...ilerde lazim olucak biliyorum. Bir de artik ev islerinde bizimkilere cok yardimci oluyorum. Mesela, mutfakta kilere girip, patates ve soganlari bir bir cikarip anneme getiriyorum... bulasik makinesinin alt cekmecesini cekip duzenliyorum... yerdeki kirintilari gozden kacirmiyor, bir bir topluyorum... Odamdaki cekmeceleri acip, katlanmis giysilerimi haliya dizmeyi de seviyorum, ama nedense annem pek hoslanmiyor.


Bayagi bayagi konusuyorum ama kimse anlamiyor. Susadigimda, oyuncak baykusu gordugumde yada uyku zamani geldiginde ba-ba-ba-ba diyorum. Babam hemen ustune aliniyor, cok guluyorum. En cok muhabbeti sevdigim saatler sabah 6:30. Gece gordugum ruyalari sicagi sicagina aktarmaya bayiliyorum.
 
Ilk disim cikti! Kurabiye, cekirdek, gofret gibi gidalara gecis yaparim diye umuyordum ama tek disle zormus bu isler... hala pure ile geciniyorum. Ilk disci randevum 5 ay onceydi. Dalga gecer gibi dissiz dissiz doktora gittik. 18 yasima kadar disci olayi ucretsizmis burada, doktor her alti ayda bir gel, bakicaz dedi. Dis fircasi verip yolladi bizi... simdi gidip yeni disimi gostermeyi heyecanla bekliyorum.

Onumuzdeki ay Tayland'tan amcam geliyor... O gelene kadar emeklemeden yurumeye gecisi planliyorum. Ayakta durmayi beceriyorum ama adim konusunda cesaretim yok henuz...biraz pratik herseyi halleder diye dusunuyorum... Ihtiyacim olan cesaret benligimdeki bu kiwi ! ruhunda mevcut!






Thursday, June 4, 2015

Macera dolu Amerika!



Bes buçuk ayımı da doldurdum sevgili dostlar. Günler hala heyecan fırtınası halinde akıp gitmeye devam ediyor. Önce anneannem ve büyükbabamın Yeni Zelanda ziyareti, ardından babannelerle tanışmak için gerçekleştirilen okyanus aşırı yolculuğumuz, şimdi yeni eve taşınma macerası filan derken ben kocaman bir kız olup ciktim. Ilk Amerika yolculugum kayda değer oldugu için anlatmadan geçemeyecegim…

Cok uluslu bir ailenin üyesi olduğumdan bizim evde birisinin pasaportu digerini tutmaz. Ailenin tek ve hakiki kiwi vatandaşi da ben oldugum için ilk aşama bana pasaport çıkartılmasıydı. Pasaport resmi meselesi çok elangirli bir konu.  Hani pasaport fotoğraflarında ne kadar isteseniz de bir terorist edasından çıkamazsınız ya, işte bu bebekken de değişmiyor. Bir kere, çektirdigim yetmiş beş adet resmin hepsinde, yapılmaması gereken 10 kusurlu hareketin hepsini  de yaptım. Elimin ağzımda olmadığı, sağa sola bakmadıgım, olaya annemin elinin karışmadıgı ve benim sırıtmadığım tek resimde bebek mafyasının en dişli üyesi görünümündeydim. Hala pasaport kontrolünden nasıl gecebildim bilemiyorum. 

Ucak yolculuğu genelde çok eğlenceliydi. Annemin bana jest yapip “first class” tan bilet almasina cok duygulandim, hele ki kendileri ekonomide ucarken. Yatakli koltugum, acik bufe sut servisi ve hostes teyzelerin sinirsiz eglendirme kapasitesiyle yol nasil gecti anlamadim. Ucaga ilk bindigimizde cevre koltukta oturan amca ve teyzelerin yuzundeki endiseli bakislari uzun yol telasina verip pek kafami takmadim. Tek canimi sikan konu ucaktaki biriki kendini bilmezin bana “ne kadar tatli bir oglan cocugu!” demesiydi. Tamam henuz sacim olmayabilir ama uzerimdeki pembe kiyafetten de mi bir anlam cikmiyor. 

Buyukbabamin ciftliginde hayat yaz aylari cok zevkliymis. Uc yakisikli amcam, aslan köpek rocky ve obez kedi skeeter ile birlikte harika vakit gecirdik. Fuller ailesinde, dorduncu kusaktan sonra dogan ilk kiz cocugu oldugum icin kraliyet bebeginden daha fazla prenses havam vardi. Ziyarete gelen komsular, kuzenler, ve akrabalarin yogun ilgisiyle biraz simarmis olabilirim. 

Tatil sadece eglenceyle gecmedi tabiki... benim icin cok heyecanli yeniliklerle de doluydu. Ilk kez karinustu donmeyi basardim tatilde!!! Kimse gormedi nasil yaptigimi ona biraz bozuldum ama beni oyle bulduklarinda herkesin yuzundeki saskinlik cok komikti. Yeni tatlarla tanistim bir de. Hayat sirf sutten ibaret degilmis... muz ve avakado puresi favorilerim arasina katildi artik.

Ziyaretimiz sirasinda ben yaslarda uc bebekle tanistim. Hepsi de birbirinden tatli seker seyler  ama, bir problemleri var ki cok uyuyorlar. Annemle bu konuda yine aramiz acildi… herkesin boyle kolaycacik gece boyu uyumasi uzerimdeki baskilari daha da arttiriyor. Bebek dedigin oyle kolay uyumaz canim, bebekliginizi bilin biraz! Neyse uyku demisken bu jetlag denen sey beni cok fena carpti. Dondugumuzden beri kendimi yemek saatlerinde koltukta uyur buluyorum. Ne kadar dirensemde gozlerim kapaniyor etrafa bakinirken... yani o eski halimden eser yok simdi...

Büyükbabamdan traktör dersleri alırken

Tütün böceği ve ben

Ailecek 4-wheeler keyfi
Babanne ve amcalar

Acikcasi guzelim yaz gunlerini birakip guney yarim kureye donmek hic kolay olmadi. Bir sonraki okyanus asiri seyahatimizi iple cekiyorum.

Tuesday, January 20, 2015

Arim balim petegim...


Merhaba,

Ben Melis Mae. Evde kisaca bana M&M de diyorlar. Ismimin anlami bal, tatli sey ya da bal arisi olarak geciyor. Babamin arilara ve ballara olan meraki yuzunden annem bana bu adi secmis. Bugun dunyaya geleli 1 koca ay oldu. Aklimdayken anilarimi buraya yazayim da unutulmasin dedim.

Dunyaya geldigimden beri gunler epey hareketli geciyor. 4 haftalik hayatimda bir kiristmis partisi, bir yilbasi partisi, uc aksam daveti ve iki dogum gunu partisine katildim. Bizimkiler benim sosyal bir kelebek olmamdan yana... ben ise pek sallamiyorum, gittigimiz yerlerde kicimi devirip yatiyorum... hem daha yeni tanismisiz nerden cikiyor bu samimiyet...yok opmeler koklamalar filan. Agirligimi koyuyorum, cizgimden odun vermiyorum. Bizimkiler yilin ilk gunu beni yaban mersini toplamaya goturdu... benim yabanmersiniyle isim olmaz, tek tip beslenmeyi seviyorum... onun icin elimi bile surmedim, biraktim eglensinler.

Bu aralar kilolarim evde gundem konusu! surekli arkamdan kac gram aldigimi konusuyorlar...tamam biraz gidim ve gobegim cikmis olabilir ama bir insanin kilolarinin bu kadar muhabbet konusu olmasi da ayip birsey... bozuluyorum ama simdilik sesimi cikarmiyorum. Zaten bu aralar kafam biraz karisik... Annem benimle surekli konusuyor, guluyor, birseyler anlatiyor... tam ne dedigini anlar gibi oluyorum, babamin soyledikleriyle aklim yine allak bullak oluyor... Birinin "tatlim" dedigine digeri "sivitiy" diyor, neyin pesindeler anlamiyorum... beni mi deniyorlar yoksa birbirlerini mi anlamiyorlar henuz cozemedim.

Bir de annem uykuma cok karisiyor. Uyku egitimi diye biseyden bahsediyorlar...egitim sart tabi... beni yataga biraktiktan bes dakika sonra basiyorum yaygarayi hemen kucagina almak zorunda kaliyorlar. Iyi bir egitim verdigimi dusunuyorum... kendi kendine uyumakta neymis? eglendirilmeyi seviyorum ben; hoplatilayim, ziplatilayim, sallanayim, yeri geldiginde arabaya konulup gezdirileyim.

Yemegi seviyorum, favori yemegim de malum... bazen biraz fazla kaciriyorum dozu, o zaman bunye de alkol etkisi gosteriyor...fena carpiyor, oldugum yerde uyuyakaliyorum. Boyle zamanlarda resmimi cekip, arkamdan gulduklerinin farkindayim ama parmagimi oynatacak gucu zor buluyorum.

Yakinda anneannemle buyukbabam da geliyorlar... Bilgisayar ekranindan izliyoruz onlari surekli... Ben seslerini duyuyorum ama ne kadar baksam da secemiyorum pek... ama duydum bana bir suru oyuncak getiriyorlarmis, suprizlere bayilirim ;)

Gunler boyle hizla geciyor... Aralik'ta dogup da yaz bebegi oldugum icin cok sansliyim. Piknik yapmaya bayiliyorum ama deniz kenarinda yatip, guneslenmeyi de iple cekiyorum...hadi anneanne gelin artik!

Sevgiler,
Melis








Monday, September 22, 2014

O eski halimden eser yok simdi...


Midem cayir cayir yanar asit atesiyle
Derdime care bulacak uyuyan sevgilim nerde
Gozlerim faltasi, sabahi beklerim 
Deliksiz uyudugum gunlerim nerde

Nerde hamileyken cani tursu cekmek
Nerde hamileyken iki kisilik yemek
Busbutun inanclarim yikildi bir bir
Midem de dolasan bu asit nedir?

Benim en iyi dostum anti-asit hapim ve suyum
Onlar da olmasa uyku bana haram,
Bu ne bicim refluymus anlamadim gitti,
Dunyada hamileyken istedigini yemek tamamen yalan

Her gece asit basar garip midemi 
Yataktan kalkip mutfagi dagitasim gelir
Bir bitirsem su son iki bucuk ayi
Nefes aldikca icimden bir alev gelir



Tuesday, July 1, 2014

Orda bir koy var uzakta...

                         

Bu haftaki pazar maceram tamarillo! Coktandir markette pazarda gordugum ama almaya bir turlu motive olamadigim bu egzotik kis meyvesini bu haftasonu evimize davet etmeye karar verdim. Gorunuste tipsiz bir domatese benzeyen bu meyve, icini acinca esas yuzunu gosteriyor. Iri siyah cekirdekleri passion fruit kivaminda (google translatora gore guzel turkcemizdeki carkifelek meyvesi, bilen varsa berigelsin). Eksimsi ama ayni zamanda tatlimsi, kekremsi ama ayni zamanda yumusak... etli kismina gelince ben diyim bal kabagi, siz deyin kavun, tarifi mumkunsuz bir karisim. Kiwiler bu meyveye agac domatesi diyolar, ben ne diyecegimi bilemedim... 

Tamarillomu yerken koyumuzdeki şeftaliler olmuştur diye düşündüm. Benim tamarilloyla işim ne, tamarillo ne? ben kimin? ben şeftali yemek istiyorum gibi şeyler de dusundum sonra. Mutfaga gidip hemen bir mercimek çorbası yaptım. 


Pazar gununun ikinci duygusal anina gelirsek; Buralarin antik kuntik, organik butik marketlerinde herhangi bir turk urunu gorunce sevinc cigliklari atip, havalara ucan bir ben var ortalikta. Yesem de yemesem de bir turk markasi gorunce refleks olarak hemen aliyorum. Hatta dukkan sahibinin bu urunleri benden baskasina satabildiginden supheliyim. Bu pazar yine bu marketlerden birinde gezinirken, raflardaki dizi dizi sucuklari gorunce tum yuzsuzlugumu takinip, satici kisiye sadece ikimizin duyacagi sesimle "pastirma da satiyo musunuz?" dedim. Satici kisi herkesin duyacagi sesiyle, "Turk musun?" dedi. Elimdeki sepete bakinca satici kisinin cokta zeki olmadigini hemen anladim. Dukkanin arka kismina gidip 200g'lik taze dogranmis pastirma dilimleriyle dondugunde, bende gozyaslarimi daha fazla tutamadim. Yasasin ithalat/ihracatta geldigimiz son nokta! Yasasin pastirmali yumurta!  








Monday, March 3, 2014

Tarihte bugun



Yil 1983. Ay yada gun belli degil, zaten onemli de degil. Olayin baskahramaniyim ama konu hakkinda en ufak bir hatiram yok, sadece anlatilanlarin yalancisiyim. Bir yaz aksami bir yerlerde balik yiyoruz. Kendini bilmez kilcigin biri gelip takiliyor bogazima. basiyorum yaygarayi... ekmek ve bilimum diger kati yiyecekler yediriliyor, hop hop kucakta oynatiliyor, agucukta gugucuk falan filan... bende dur durak yok, kendime gosterilen ilginin verdigi simarmislikla, napsak ne etsek diye dort donen kalabaligi umursamiyorum... kesmiyorum aglamayi...bu boyle uzunca bir sure gidiyor... taa ki oradaki amcalardan biri bana bir paket cikolata uzatana kadar... O an gozlerimde olusan isildama ve bogazimdaki buyuk yutkunmayla kilcik milcik kalmiyor geride. hayatim kurtuluyor! 

Yil 2013. Mart'in 4'u, saat 8:15 sulari... Olayin baskahramani yine benim ve bu sefer hersey cok net. Senaryodaki ikinci basrol ise mercan baligi... afiyetle yiyoruz baligimizi...derken olan oluyor! Hadise yukaridakinin ayni, ama bu seferki kilcik o kilciga benzemiyor. Yukaridaki hikayeyi cok iyi bilen esim tedaviye once cikolatayla basliyor... Bir paket cikolatayi indiriyorum mideye... tik yok! Arkasindan bir somun ekmek, (ve internet sagolsun) alternatif tibbin butun onerilerini dinleyerek evde ne varsa yiyorum. Hersey mideye gidiyor da bir tek benim kilcik bana misin demiyor... Boyle bir durumda yapilacak en mantikli sey neyse onu yapiyorum... uyuyim yarina gecer diyorum.

Sabah gozlerim faltasi seklinde uyaniyorum, cunku artik ne yutkunmak ne konusabilmek mumkun...solugu hastanede aliyoruz. Doktor bakiyor, bakiyor, bakiyor... kamera sokmamiz lazim diyor... sokalim diyorum... kameranin nerden girecegini dusunmeden... zaten acidan dusunme yetenegimi de kaybetmis durumdayim. Uzunca bir hortum geliyor, hortumun icinde minnacik bir kamera... Burundan derin derin nefes al, bunu iceri itecegiz diyor doktor... yok yeeaaa demek istiyorum ama sesim cikmiyor... Uzunca hortumun burundan girisini, uzuuunca izliyorum. Icimden bir alien cikacakmis havasi var ortamda. Uc doktor ekranda canli yayin kilcigimi izleyip egleniyorlar. Sagli sollu batmis alcak onicin cikmasi imkansizmis diyor doktor...ve hemen almazsak nefes borusuna kadar yolu var diye ekliyor... bu guzel haberi duymaktan mi, basimda duran cebellah uc doktordan mi, yoksa burnumdan uzayan hortumdan mi bilinmez, ay doktorcuum bana bisiler oluyor derken gozlerim karariyor. Ikinci sahne yatar koltukta basliyor... daha buyuk bir hortum getirdik, kameraya ilistirilmis cimbiz aparatiyla, bu sefer kesin alacagiz diyor doktor... Ama o daha irice hortumun burnumdan nasil gececegine dair detay vermiyor... Tam 45 dakika boyle birisi burnumdan elini sokmus girtlagimi karistiriyor havasinda geciyor. Bu sure boyunca benim aklimda dolasan tek soru ise bu hortumun gecmis operasyonlari... tam vazgectik derken son bir sans daha veriyor doktor civanim... bir anda bir hafiflik hissediyorum, galiba yutkunabiliyorum!!! Dunyada kilcik gordugune bu kadar sevinen ilk insan benmisim gibi hissediyorum... Hastaneden cikarken sol burun deligimin, sagdakinin uc kati olusunu umursamiyorum bile...

Yedigim burnumdan geldi lafinin ne demek oldugunu daha iyi anliyorum artik...







Saturday, September 7, 2013

yine yeni yeniden...


Ayagimiz cok ugurlu! Burada hangi eve tasindiysak senesine kalmadan satista... Gecen evsahibi Japonya'dan oglum gelecek dedi, ciktik, haftasina ev satildi. meger oglu emlakciymis... Bu seferki evimiz acik arttirmada...yarim milyon dolari verenin elinde kaliyo... milyon dolarciklarimiz olmadigi icin bizim elimizde kalamadi... Iki sene icindeki ucuncu evimize tasinma asamasindayiz... Kutu kutu pense, elmami yerse durumu hakim evde bu aralar. Kutulardaki en kucuk bosluklari, tetristeki bloklari yerlestirir gibi itinayla dolduruyorum, cikacak dortlu uzun cubuklari dort gozle bekliyorum.

Ote yandan, buyuk tasinmaya iki elin parmagindan az gun kalmisken, esimden gelen "cok guzel kar varmis, dagda yuruyuse gidelim mi?" sorusuna karsilik bes dakika sonra kapida hazir bekliyorsam, ev hanimligi kimligimi oturup bir sorgulamam gerekir... ama ben biliyorum ki isleri halletme yetenegim yumurta ve kapi denklemiyle dogru orantili... muhtac oldugum motivasyon damarlarimdaki asil Turk genlerinde mevcut.